İstanbul, Türkiye’nin Batısında hem Karadeniz’e hem de Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan bir şehir. İstanbul’un konumunu özel kılan niteliği ise bir kısmı Asya bir kısmı da Avrupa kıtasında bulunan dünyadaki tek şehir olması. İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli, Karadeniz ve Marmara Denizi ile çevreleniyor. Toplamda 5 bin 461 km2’lik bir alana yayılan şehir, 15 milyondan fazla nüfusa sahip.

Tarihte İstanbul
2013 yılında Avrupa ve Anadolu yakasını bir tüp geçit ile birleştiren Marmaray Projesi’nin kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkan tarihi eserler, şehirdeki yaşam tarihinin 8500 yıl öncesine gittiğini kanıtlamıştır. Söz konusu kazılardan önce, şehrin en eski yerleşim yerinin yaklaşık 3000 yıl öncesine kadar uzanan Küçükçekmece Gölü yakınlarındaki Yarımburgaz Mağarası olduğu düşünülüyordu.

İstanbul, Antik bir Yunan şehir devletiyken, Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilir ve şehrin ismi Byzantium olur. MS 330 yılında Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edilen şehir, ilerleyen yıllarda İmparator 1. Konstantin’in ismine referansla Konstantinopolis ismini alır. Konstantinopolis, Orta Çağ’ın ilk dönemlerinde dünyanın en renkli, gizemli ve büyük şehri olarak öne çıkar.

1453 yılında, Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen şehir, bu sefer de Osmanlı döneminin en büyük, hareketli ve göz alıcı şehri haline gelir. Osmanlı yönetimi altında çeşitli isimlerle anılan şehir, en son İstanbul adını almıştır. Osmanlı İmparatorluğu’na da başkentlik eden İstanbul, 1923 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olmuştur.

Doğal Güzellikler

Boğaziçi, İstanbul’un sahip olduğu doğal güzellikler arasında belki de ilk akla gelenidir. Marmara Denizi ile Karadeniz’i birbirine bağlayan yaklaşık 30 km uzunluğundaki İstanbul Boğazı, Asya ve Avrupa kıyısında eşsiz bir manzara ve kendine has bir yaşam kültürü sunar. Boğaziçi, hem temiz boğaz havası almak isteyen İstanbullulara yürüyüş yapabilecekleri, dolaşabilecekleri uzun bir sahil şeridi sunar hem de birbirinden çeşitli kafe, restoran ve eğlence mekanlarıyla sosyal yaşama müthiş bir manzara ekler. Boğaziçi tarihi dokusuyla da İstanbulluları ve şehre gezmeye gelen turistleri adeta büyüler. Boğaz boyunca sıralanan tarihi yalılar başta olmak üzere, birbirinden güzel evler de boğazın estetik değerinin bir parçasını oluştururlar.

İstanbul, şehrin farklı bölgelerine yayılmış park ve korularıyla da içinde yaşayanlara doğal ve yemyeşil sosyal yaşam alanları sunuyor. Şehrin en bilinen park ve koruları ise Emirgan Korusu, Yıldız Parkı, Gülhane Parkı, Maçka Parkı, Çamlıca Korusu ve Atatürk Arboretumu’dur. Sarıyer ilçesinde yer alan Emirgan Korusu, şehrin kalabalığına ve hareketliliğine ara vermek isteyenler için ideal bir nokta. Her yıl Nisan ayında gerçekleştirilen lale festivaliyle de rengarenk bir görünüme bürünen park, içerisindeki piknik alanları, kafe ve restoranlarıyla da İstanbulluların hoşça vakit geçirebileceği en güzel parklardan biri olarak kabul ediliyor. Yıldız Parkı, Beşiktaş ve Ortaköy arasında yer alıyor ve 50 hektara yakın bir alanı kaplıyor. Tarihi belgelerde de adı sıklıkla geçen parkta nadir türlerin olduğu 120’den fazla egzotik ağaç ve canlı türü bulunuyor. Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olarak hizmet veren Park, bugün hala tam şehrin göbeğinde, Sultanahmet bölgesinde yerli ve yabancı turistlerin uğradığı bir park. Kemerburgaz-Bahçeköy yolu üzerinde yer alan Atatürk Arboretumu ise doğayla baş başa kalmak ve huzuru yakalamak isteyenler için ideal bir park. Belgrad Ormanlarının hemen yanı başında yer alan park, 2000’den fazla bitki çeşidine ev sahipliği de yapıyor.

Şehrin akciğerleri sayılan Belgrad Ormanı ise spor yapmak, doğayla baş başa kalıp rahatlamak, kuş seslerini dinlemek, piknik yapmak ve daha birçok etkinlik için tercih edilen eşsiz bir doğal güzellik olarak kabul ediliyor. Doğusu İstanbul Boğazı'na, kuzeyi ise Karadeniz'e kadar uzanan orman, yıllar boyunca İstanbulluların su ihtiyacının karşılandığı tarihi bentleri de içinde barındırıyor.

Tıpkı bir boynuz biçimini andıran Haliç, tarihi yarımadayı şekillendiren ve yüzyıllar boyunca İstanbul’a doğal bir liman olmuştur. Eyüp ilçesinde bulunan Haliç, ziyaretçilerine hem deniz havası alabilecekleri mekanlar hem de ilgi çekici müze ve tarihi eserleri gezme imkânı sunuyor.

Marmara Denizi’nde yer alan ve doğal güzelliğiyle İstanbullulara deniz turizmi için alternatif bir sayfiye alanı sunan adalar, aynı zamanda sakin doğasıyla da huzurlu bir hafta sonu geçirmek isteyenler için ideal bölge sayılıyor. Doğu Roma İmparatorluğu zamanında sürgün yeri olarak kullanılan adalara zamanla birbirinden güzel konaklar inşa edilmiş ve sayfiye yeri olarak kullanılmaya başlanmış. Prens adalarının en çok ziyaret edilenleri Büyükada, Heybeliada ve Kınalı adadır.


İklim
İstanbul, bulunduğu konum nedeniyle birçok iklim çeşidinin etkisi altındadır. Şehrin farklı bölgelerinde, Akdeniz, Karadeniz, Balkan ve Anadolu ikliminin etkileri görülebilir. Kış mevsiminde Akdeniz’in ılık lodos rüzgarını, Balkanlar üzerinden gelen soğuk havayı, Karadeniz’den gelen bol yağışlı havayı yaşayabilir. Şehrin yıllık ortalama sıcaklığı 13,5°C’dir. Yılda düşen yağış miktarı ise 700-800 mm arasındadır. Daha çok kış mevsimi yağışlı geçerken, bahar aylarında da bol yağış aldığı görülür. Yaz mevsiminin genel olarak sıcak ve kurak geçtiği görülür. Karlı günlerin sayısı ise 10 günü geçmez.

İstanbul’da Yapılabilecekler
Her ne kadar İstanbul’da yapılabilecek etkinlikler bir kitabı dolduracak kadar çok olsa da, gezilecek belli başlı yerler ve yapılacak belli etkinlikler bulunuyor. İster turist olarak şehri ziyaret ediyor olun, ister İstanbul’da yaşıyor olun, gerçek bir İstanbul deneyimi için mutlaka yapmanız gerekenler şunlardır:

Aya Sofya: Mimarisi, büyüklüğü ve ihtişamıyla göz kamaştıran Aya Sofya, Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da inşa ettiği en büyük kilise. İlk kez MS 360 yılında inşa edilen kilise, sonraki yıllarda iki kez yeniden inşa edilmiş ve Osmanlı döneminde de güçlendirme çalışmalarıyla sağlamlaştırılmıştır. Bugün, İstanbul’u ziyaret eden tüm turistlerin öncelikli uğrak yeri olarak şehrin kültürel yapı taşlarından biri olarak önemini korumaktadır.


Topkapı Sarayı: Osmanlı İmparatorluğu’na 15. Yy’dan 19.yy’a kadar idare, eğitim ve sanat merkezi olmuş, aynı zamanda hanedanın evi olarak hizmet vermiştir. Topkapı Sarayı Müzesi’nde ülkenin yönetimi ile ilgili bölümler, padişah ve ailesinin evi olan Harem’i, sarayın hazinelerini ve daha birçok bölümünü gezebilir, Osmanlı yaşamına dair detayları keşfedebilirsiniz.


Kız Kulesi: Boğaz manzarasını süsleyen, efsanelere konu olmuş Kız Kulesi, uzun tarihi boyunca kale, sürgün yeri, hapishane ve deniz feneri olarak kullanılmış. Kule, 2000 yılından beri kafe ve restoran olarak hizmet veriyor.


Galata Kulesi ve Galata Köprüsü: İlk olarak 528 yılında inşa edilen kule bugün İstanbul’un sembolik yapılarından biri olarak kabul ediliyor. Galata Kulesi, çevresindeki kafe ve restoranlara da harika bir manzara sunuyor. Haliç’in iki yakasını birleştiren Galata Köprüsü, hem kaçırılmayacak bir İstanbul manzarasına sahip hem de köprü boyunca uzanan restoranlarıyla tam bir eğlence merkezi olarak ilgi çekiyor.



Kapalı Çarşı ve Mısır Çarşısı: Yüzyıllardır İstanbulluların alışveriş yaptığı, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ürünlerin ticaretinin yapıldığı, kokusu, renkleri, hareketliliğiyle tarih romanlarından fırlamış gibi görünen Kapalı Çarşı ve Mısır Çarşısı ziyareti fazlasıyla hak ediyor.



Yerebatan Sarnıcı: Aya Sofya’nın hemen yakınında bulunan Yerebatan Sarnıcı, Bizans imparatoru I. Justinianus yaptırılmış, yıllarca bölge halkına temiz su sağlamış ve günümüzde de müze olarak ziyaretçilere hizmet vermektedir.



Sultanahmet Camisi: Bir 17. Yüzyıl eseri olan Sultanahmet Camii, Türk mimarlığının önemli örneklerinden sayılır. Cami, duvarlarını kaplayan çini ve kalem işi süslemelerin mavi renginden ötürü dünyada “Blue Mosque” olarak bilinir.

All contents © copyright 2023 RealtyTurkey